Genç ve görkemli bir adamdı. Kendine öyle sarsılmaz bir güveni vardı ki karşıdan bakıldığında Olimposlu tanrılardan biri gibi görünüyordu. Yer, sandaletli ayaklarının altında sarsılıyor, insanlar önünde eğiliyordu.
O etkileyici adam Makedonya Kralı Büyük İskender’di. Efes sokaklarında, kent sakinlerinin hayranlık ve korku dolu bakışları altında yürürken, kurmayı hayal ettiği büyük imparatorluğu düşünüyordu. Kararlıydı, bütün Helenleri krallığının çatısı altında toplayacak ve Anadolu’yu İranlı Perslerden temizleyecekti. Akabinde de tüm doğuyu fethedecekti. Makedonya’dan bunun için yola çıkmamış mıydı zaten?
Büyük İskender, Efes’in bakımlı caddelerini, tapınaklarını gülümseyerek izledi. Ta ki inşası devam eden Artemis Tapınağı’na varıncaya kadar… İskender’i Efes’in ulu anası Artemis’in rahipleri karşıladı. Hepsi de yıldızı gün geçtikçe parlayan İskender’i saygıyla selamdı.
Makedonyalı Büyük İskender, yıllar önce, tam da doğduğu gece yakılan eski Artemis tapınağının eşsiz güzelliğini görenlerden dinlemişti. Acaba onun yerine inşa edilen yenisi nasıl olacaktı? Aslında tapınağın yapımında bir hayli yol katedilmiş, yapının ana ekseni çoktan ortaya çıkmıştı. Tanrıçanın yontusu kutsal odaya yerleştirilmiş ve tapınak kullanılmaya başlanmıştı, ancak yapılması gereken daha çok iş vardı. Tapınağı gezerken İskender’in aklına güzel bir fikir geldi. Hemen başrahibe dönüp, en güzel şekilde tamamlanması için tapınağın yapım masraflarını üstlenmek istediğini gururla söyledi. Artemis tapınağını yeniden yaptıran kral olarak tarihe geçmek ve Anadolu’nun en güzel kenti Efes’in ona her daim minnet duymasını sağlamaktı niyeti.
Artemis tapınağının Megabyzos namlı baş rahibi zeki bir adamdı ve İskender’in cömert teklifini doğrudan reddetmenin olumsuz sonuçları olacağının farkındaydı. Öte yandan ta Makedonya’dan gelmiş yabancı bir krala böyle bir onur bahşedip Efeslileri küçük düşürmek de istemiyordu. Peki, ne yapacaktı? Karşısındaki güçlü kral, soran gözlerle baktığı rahipten olumlu bir cevap bekliyordu. Rahip, yıllar kadar uzun gelen bir dakikalık sessizlikten sonra krala ne söyleyeceğini buldu. Büyük İskender’in kendisini insanüstü, hatta tanrısal bir varlık olarak gördüğünü bilmeyen yoktu. Artemis rahibine ilham veren de İskender’in bu özelliği oldu.
“Çok cömertsiniz efendim. Biz Efesliler size her daim minnet duyacağız. Ancak siz sıradan bir kral değilsiniz. Siz aynı zamanda bir tanrısınız,” diyen rahip, İskender’in onu dinlerken gururla gülümsediğini görünce sözlerine devam etti: “Siz de çok iyi bilirsiniz ki bir tanrının başka bir tanrı için tapınak yaptırması yakışık almaz. Biz Efesliler sizin tanrısal gücünüzden şüphe edilmesine asla göz yummayız. O yüzden tanrıçamızın yeni tapınağının Efeslilerin imkanlarıyla yapılması çok daha doğrudur.”
İskender duyduklarından hoşlanmasa da sustu. Rahibe itiraz etse tanrısallık iddiasından feragat etmiş olacaktı. Efes’in ulu anası, doğanın hâkimi Artemis’in rahiplerine ve rahibelerine veda edip yeniden yollara düştü. İskender’in hayalleri ve tutkusu o kadar büyüktü ki kısa süre sonra Efesli rahibin onu zekâsıyla nasıl alt ettiğini unuttu. Tüm varlığı kuracağı büyük dünya imparatorluğunun hayaliyle doluydu. Ne pahasına olursa olsun düşlerini gerçekleştirecekti. Tanrı olmak bunu gerektirirdi.
Efes Vakfı için Yazar Arkeolog Özlem Ertan tarafından kaleme alındı.