Efesliler
LOADING

Antik çağda Efes, yalnızca ticaret ve inanç merkezi olmakla kalmayıp sanat alanında da son derece canlı bir kentti. Halk ve yöneticiler, şehirlerini ve özellikle kentin simgesi olan Artemis Tapınağı’nı güzelleştirmek için hiçbir masraftan kaçınmıyor, sanata büyük önem veriyorlardı. Bu sayede Efes’te birçok heykeltraş ve ressam himaye görmüş; eserleriyle gerek kentin kamusal alanlarını gerek evlerin içini sanat eserleriyle süslemişlerdir.

Heykel Sanatı

Efes Artemis heykelinin mermer bir kopyası (M.S. 2. yy), tanrıçanın bereketi simgeleyen çoklu göğüs tasviriyle dikkat çekiyor. Efes’te heykel sanatı özellikle Artemis Tapınağı etrafında gelişmişti. Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri sayılan bu tapınak, dönemin en ünlü heykeltıraşlarının eserleriyle donatılmıştı. Antik kaynaklar tapınakta Polykleitos, Pheidias, Kresilas ve Phradmon gibi ünlü Yunan heykeltraşlarının dini heykellerinin sergilendiğini belirtir. Tapınak sütunlarının altın ve gümüşle yaldızlanması bile, sanatla mimarinin iç içe geçerek görkemli bir etki yaratmasını sağlıyordu. Özellikle Amazon kadın savaşçı figürleri, kentin efsanevi kurucuları olarak, tapınakta popüler bir heykel konusu olmuştu. Nitekim rivayete göre Efes’te beş usta heykeltıraş, en güzel Amazon heykelini yapmak için bir yarışma düzenlemiş; kendi aralarında yaptıkları oylamada, her birinin kendi eserini ikinci sıraya koymasıyla Polykleitos’un Amazon heykeli birinci seçilmiştir. Bu anekdot, heykeltıraşların en iyi eserleri yaratmak için yarıştığını ve Efes’te sanat rekabetinin bulunduğunu gösterir. Efes’in kendine özgü eserlerinden biri de Artemis’in kült heykelleriydi. Tanrıçanın doğurganlığını simgeleyen çok sayıda yuvarlak çıkıntıyla bezelmiş Efes Artemis heykelleri, Anadolu geleneği ile Grek estetiğinin kaynaşmasını yansıtan ikonik eserlerdir. Mermerden yapılma bu kült heykellerinin bazı Roma dönemi kopyaları günümüze ulaşmış ve Selçuk’taki Efes Müzesi’nde sergilenmektedir. Kamusal alanlarda ise tapınak ve agoralardan cadde kenarlarındaki anıtlara dek pek çok heykel bulunmaktaydı. Örneğin, kentin Curetes Caddesi boyunca çeşmeler, anıtlar ve tanrı heykelleri sıralanarak şehre adeta açık hava müzesi niteliği kazandırmıştı. Bu zengin heykel mirası, Efes halkının sanata verdiği değerin bir göstergesiydi.

Resim Sanatı

Efes’te zengin bir “Yamaç Ev” içerisinde duvar resimleri (freskler) ve zemin mozaiği, kentin günlük yaşamında sanatın yerini göstermektedir.

  

Efes, antik dönemde yalnız heykeltraşlarıyla değil ressamlarıyla da tanınan bir kentti. Özellikle M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış Parrhasius bu şehirde doğmuş veya yetişmiş en ünlü ressamlardandır. Parrhasius, antik kaynaklara göre çağının “birinci sıradaki” ressamı kabul edilir ve çizgi ustalığı sayesinde figürlerine adeta kabartma gibi bir derinlik hissi vermeyi başarmıştır. Renk ve illüzyon konusundaki hüneriyle ünlenen Parrhasius’un, rakibi ressam Zeuxis’i tuvale resmedilmiş bir örtüyle kandırdığı trompe-l'œil öyküsü meşhurdur – Zeuxis, gerçek sandığı perdeyi aralamaya çalışırken aldanmıştır. İşte bu düzeyde mahir sanatçılar yetiştiren Efes, antik dünyada resim sanatının merkezlerindendi. 

Helenistik dönemden Roma dönemine uzanan süreçte Efes, ünlü ressam Apelles ile de özdeşleşmiştir. Ionia bölgesindeki Kolophon’da doğan Apelles, resim eğitimine genç yaşta Efes’te başlamış ve ardından Sicyon’daki ünlü sanat okulunda ustalaşmıştır. Büyük İskender’in saray ressamı olarak ün kazanan Apelles, İskender’i şimşek tutar vaziyette tasvir eden ünlü tabloyu özellikle Efes’teki Artemis Tapınağı için yapmıştır. Bu görkemli portre (Keraunophoros), tapınak tarafından yüksek bir bedelle satın alınmış ve İskender’in ilahi kudretini vurgulayan bir eser olarak tapınağa konulmuştur. Antik yazarlar Apelles’in en iyi resimleri arasında, Artemis’in heykelini genç kızların omuzlarında sokaklarda taşındığı bir Artemis alayı sahnesini betimleyen bir tablodan da bahsederler. Bu bilgiler, Efes’te resim sanatının tapınak süslemelerinden kült törenlerine dek önemli bir yer tuttuğunu gösterir. 

Resim sanatı Efes’te yalnızca kamusal ve dini mekanlarla sınırlı değildi; günlük yaşam alanlarında da sanat vardı. Özellikle zengin Efes evlerinde duvarları süsleyen freskler (duvar resimleri) ve tabanlardaki mozaikler dikkat çekiciydi. Yamaç Evler olarak bilinen teraslı zengin evlerinin kazıları, M.S. 1. ve 2. yüzyıllarda evlerin mitolojik sahneler içeren canlı renklere sahip resim panoları ve geometrik ya da figürlü mozaiklerle dekore edildiğini ortaya koymuştur. Bu evlerin duvarlarındaki resimli panolar, her biri adeta birer küçük şaheser olarak görülüyor ve antik zenginlerin estetik beğenisini yansıtıyordu. Zeminlerdeki mozaik döşemeler de yine yüksek işçilikle yapılmış, Efes’in Hellenistik ve Roma dönemindeki zarif sanat üslubunu gözler önüne sermektedir. Kısacası Efes’te sanat, tapınaklardan sokaklara ve ev içlerine kadar kentin tüm dokusuna nüfuz etmiş durumdaydı.

Sanat Yarışmaları ve Hikâyeleri

Efes’te sanatın canlılığını gösteren unsurlardan biri de sanatçılar arasındaki rekabet ve halkın sanatsal etkinliklere gösterdiği büyük ilgiydi. Yukarıda bahsedilen Amazon heykeli yarışması bunun bir örneğidir; heykeltıraşlar en iyi eseri vermek için birbirleriyle yarışmış ve sonuçta ortaya birden fazla üstün eser çıkmıştır. Benzer şekilde, festivaller kapsamında düzenlenen yarışmalar, müzik ve tiyatro gösterileri de Efes halkını sanata yakın tutmuştur. Roma İmparatoru Commodus’un bir dönem Artemis festivallerine adını vermesi ve oyunlar düzenlemesi, Efes’te sanat ve gösteri dünyasının desteklendiğine dair başka bir göstergedir. 

Antik tarihçiler, Efesli sanatçılar hakkında halk arasında dilden dile dolaşan öyküler de aktarmıştır. Bu öykülerden biri, ressam Klesides’in bir Efes efsanesi haline gelen nükteli intikam hikâyesidir. Anlatılana göre Klesides, portresini yapması için kendisini davet eden kraliçe Stratonike tarafından aşağılayıcı bir muamele görünce, tepki olarak kraliçeyi küçük düşüren iki tablo yapmıştır. Ressam, kraliçeyi bir balıkçıyla samimi vaziyette tasvir eden bu müstehzi resimleri sarayın duvarında herkesin görebileceği şekilde sergilemiştir. Efes halkı resimleri görmek için akın etmiş, büyük kalabalıklar toplanmıştır; kraliçe ise öfkesini gizlemek zorunda kalmış ve güya resimleri takdir ediyormuş gibi davranmıştır. Kraliçenin bu tabloları uzun süre kaldırtmaması, hatta “ressam, beni gerçekten çok başarılı resmetmiş” diyerek kabullenmesi de rivayet edilir. Klesides’in hikâyesi, Efes’te sanatın sadece estetik değil aynı zamanda sosyal bir güç olduğunu, sanatçının fırçasıyla bile yöneticilere mizahi eleştiriler yöneltebildiğini gösteren çarpıcı bir örnektir. Halkın bu olaydaki ilgisi de, Efeslilerin sanatsal ifade ve gösterilere ne denli düşkün olduklarını ortaya koymaktadır.