Efesliler
LOADING

Eskiden hem de çok eskiden, günümüz insanlarının Çukuriçi Höyük dediği köyde Çiçek isminde bir kız yaşardı. Kız hem zarif ve güzel hem de çok kuvvetliydi. Toprağı ekip biçen büyüklerine yardım eder, hasat zamanı geldiğinde de Toprak Ana’nın onlara sunduğu yiyecekleri toplayıp köye götürürdü. Geceleri de yıldızlı göğün altında oturur ve yaşlılardan eski insanların hikâyelerini dinlerdi. Yaşlıların dediğine göre, ataları köyde değil, Toprak Ana’nın gizemli mağaralarında yaşamışlardı. Doğada hazır buldukları bitkilerle ve avladıkları hayvanlarla karınlarını doyurmuşlardı. Yere düşen tohumların bir süre sonra yeşerdiğini fark ettiklerinde ise toprağı ekip biçmeye başlamışlardı. Ardından da köyler kurmuşlardı. Çiçek, bu öyküleri dinlerken geçmişe dair hayaller kurar ve mağarada her türlü tehlikeye açık halde yaşamanın ne kadar zor olduğunu düşünürdü.

Köyün gençlerinden Boğa Kanı, Çiçek’e âşıktı. Tek gayesi onu eşi yapmaktı. Yaşlıların ateş başında hikâyeler anlattığı gecelerde Çiçek’e dokunmaya çalışırdı. Çiçek ise Boğa Kanı’ndan hiç hoşlanmazdı. Onun bu ısrarcılığından çok rahatsızdı. Çiçek, denizin öte tarafından her sene obsidyen satmak için köylerine gelen Su Yosunu’na âşıktı. Üç yıl önce ilk gördüğünde bu adalı oğlanı çok sevmiş ve kalbinde ondan başka kimseye yer açmamıştı. Su Yosunu da Çiçek’e âşıktı. Bu kez dönmeyecekti adasına. Çiçek ile hayatını birleştirecek ve Melos Adası’ndan aldığı, bıçak, kesici alet ve ayna yapımında kullanılan obsidyenleri Anadolu kıyılarındaki köylere satmayı bırakacaktı. Artık bu siyah volkanik taşın ticaretini yapmak yerine toprağı ekip biçecekti. Çiçek’in yanında kalmak için buna değerdi.

Su Yosunu, köye geldiğinde ilk işi Çiçek’i bulmak oldu. Melos’lu Su Yosunu ile Çukuriçili Çiçek, köylülerin gözleri önünde birbirlerine sarıldılar. Boğa Kanı, onları gördüğünde Su Yosunu’nu öldürmemek için kendini zor tuttu.

Su Yosunu Çukuriçi yakınındaki Arvalya Köyü’ne obsidyen satmak için gittiğinde, Boğa Kanı, Çiçek’in peşine düştü. Saatler boyunca kuytu köşelerde kızı kovaladı. Çiçek, Boğa Kanı’ndan kaçarken köyden bir hayli uzaklaştığından sesini kimseye duyuramadı.

Çiçek kaçtı, Boğa Kanı kovaladı. Çiçek sonunda devasa bir ağaç kovuğu bulup onun nemli derinliğine sığındı ve nefes almaktan bile korkarak orada uzun zaman durdu. Üşüyordu, açtı ve Su Yosunu’nu çok özlemişti. Su Yosunu köye dönmüş müydü acaba? Sonunda yorgunluk ve gecenin en karanlık saatinde bastıran soğuk dayanılmaz olduğunda, kendini savunmak için yanında getirdiği Melos Adası obsidyeninden yapılmış bıçağı eline aldı ve kovuktan ağır ağır çıktı. Ormanda rüzgârın ve yaban hayvanlarının sesinden başka ses duyulmuyordu. Çiçek, yaban hayvanlarından çekinmiyordu. Ne de olsa onlar Toprak Ana’nın yani dünyadaki her şeyin varlık nedeni olan Ana Tanrıça’nın çocuklarıydı. Sadece Boğa Kanı’ndan korkuyordu.

Çiçek saatler boyu yürüdü yürüdü ve tam köye varmak üzereyken arkasından yaklaşan adım seslerini duydu. Boğa Kanı sonunda bulmuştu onu. Arkasındaki erkek tam ona sarıldığında hızla geriye dönüp obsidyenden yapılma bıçağı adamın göğsüne sapladı. Daldan düşen bir elma gibi yere yuvarlanan adamın yüzüne Ay ışığı vurduğunda Çiçek nasıl bir hata yaptığını anladı. Boğa Kanı’nı değil, köye gelip Çiçek’i bulamayınca, sevdiği kızı aramak için yollara düşen Su Yosunu’nu öldürmüştü.

Not: Çukuriçi ve Arvalya höyükleri, Efes yöresindeki en eski yerleşimlerdir. Çukuriçi’ndeki Neolitik köyün tarihi Milattan Önce 7000 yıllarına kadar geriye gitmektedir. Neolitik Dönem, insanların mağaralardan çıkıp köyler kurduğu, tarım ve hayvancılığa başladığı dönemdir. Çukuriçi’nde uzak mesafeli ticaretin kanıtları olan Melos Adası kaynaklı obsidyen aletler bulunmuştur.

Efes Vakfı için Yazar Arkeolog Özlem Ertan tarafından kaleme alındı.