Efes, antik çağın en önemli liman kentlerinden biri olarak sadece ticaret ve kültürde değil, moda alanında da öncü bir konumdaydı. Giyim kuşam, gündelik yaşamın vazgeçilmez bir parçası olmanın ötesinde, sosyal kimliği ve statüyü yansıtan güçlü bir semboldü. Antik kaynaklar, özellikle Efesli kadınların modaya oldukça düşkün olduğunu ve Efes pazar yerinin (agora) rengârenk ipek kumaşlarla dolup taştığını ima eder. Aşağıda, Efes’te antik dönemde kadın ve erkek giyim tarzları, kullanılan kumaş türleri ile tekstil üretimi, ve giyimin sosyal statüyle ilişkisi başlıklar halinde incelenmiştir.
Antik Efes’te Kadın ve Erkek Giyim Tarzları
Efes’te antik çağda kadınlar ve erkekler, dönemin Yunan ve Roma modasına uygun kıyafetler giyerlerdi. Chiton (Khiton) adı verilen dikdörtgen kesitli uzun gömlek/tunik, hem kadın hem erkek tarafından kullanılan temel giysiydi. İki parça kumaşın omuzlarda iğnelerle veya düğmelerle tutturulmasıyla oluşan chiton, silindirik bir kıyafet formu yaratırdı. Arkaik dönemde genellikle herkes uzun chiton giyerken, sadece yolcular, askerler ve zanaatkârlar pratik olması için diz boyunda kısa chiton tercih ederdi. Klasik döneme gelindiğinde Efes, moda alanında ağırlığını hissettirmeye başladı; Ion (İyon) ve Dor giyim unsurlarını birleştirerek chitonları daha bol, geniş ve drapeli biçimde giymek moda oldu. Hellenistik dönemde de Efes yine trend belirleyici şehirlerden biriydi. Bu dönemde kadınların chitonlarına kemerlerini göğüs altından daha yukarı bağlamaları (yüksek bel stili) ve kolsuz chiton giymeleri yaygınlaştı. Özellikle MÖ 5. yüzyıldan itibaren Efes, Anadolu’da modanın öncüsü haline gelmiş, Ionya’daki diğer kentler de Efeslilerin giyim tercihlerini takip eder olmuştur. Hellenistik dönemde önceki yüzyılların sade beyaz kıyafet modası tekrar renkli ve desenli kumaşlara yönelmiş, hatta yün ve keten yerine şeffaf dokulu ince ipek giysiler tercih edilmeye başlanmıştır.
Ana giysi olarak chitonun üzerine, himation adı verilen büyük bir üstlük (pelerin/manto) hem kadın hem erkeklerce kullanılırdı. Himation, dikdörtgen bir şal olup vücuda çapraz şekilde sarılırdı; uçları omuz üzerinden atılarak önü ve arkası serbestçe sarkıtılırdı. Peplos ise özellikle Arkaik dönemde kadınların kullandığı, üst kısmı kıvrılarak kat oluşturulan bir tür yün giysiydi (Ion bölgesinde chiton daha yaygın hale gelmeden önce). Gençler, gezginler ve askerler daha hafif bir pelerin olan chlamys (khlamys) giyerlerdi; fibula denen bir iğne ile tek omuza tutturulan bu pelerin, klasik dönemde dikdörtgen iken Hellenistik dönemde oval kesilmiştir. Ayrıca işçiler, köleler ve askerler için pratik bir kıyafet olan eksomis kullanılırdı; omuzdan fibula ile tutturulan, kolsuz ve tek omzu açık bırakan diz boyunda bir tunikti. Bu giysiler, Yunan dünyasının temel kıyafetleri olup Roma döneminde de Efesliler tarafından giyilmeye devam etti.
Roma İmparatorluğu dönemine geçildiğinde, Efes’te giyim tarzları bazı yeni kıyafetlerle zenginleşti. Erkekler günlük hayatta genellikle tunica (tunika) denilen bir iç giysi giyiyorlardı; tunika, yün veya pamuklu bezden yapılmış, kısa kollu ya da kolsuz olabilen ve kemerle bele oturtulan bir gömlekti Erkek tunikaları diz üstünde, kadın tunikaları ise ayak bileğine kadar uzun olurdu; erkeğin tunikasının ayaklara kadar uzanması hoş karşılanmazdı. Özgür doğmuş (hür) Efesli kadınlar ise iç tunikalarının (tunica interior) üzerine stola adı verilen uzun bir elbise giyerlerdi; evli kadınların stolasının kol kenarlarında düğmeler bulunması gelenekti. Roma dönemi Efes’te chiton ve himation gibi Helenistik giysiler hala kullanılmakla birlikte, resmî ve üst tabaka giyimi olarak Roma’ya özgü toga da önem kazandı. Genç erkekler ergenliğe adım atarken törenlerde beyaz toga giymeye başlar, bu onların yetişkin statüsüne geçişini simgelerdi. Genel halk (özellikle Yunan kökenli Efesliler) toga yerine genellikle pallium denilen daha sade bir örtüyü tercih etse de, Roma vatandaşları için toga bir kimlik göstergesiydi.
Kullanılan Kumaşlar, Dokuma ve Boyama Teknikleri
Antik Efes’te giyim eşyalarının üretildiği kumaş türleri başlıca yün, keten, pamuk ve ipekti. Giysilerin yapımında en yaygın kullanılan malzeme, koyun yününden dokunan kumaşlardı. Kaliteli yün özellikle Miletos (Milet) şehrinden ihraç edilir ve Akdeniz dünyasında ün salmıştı. Keten de sık kullanılan bir kumaştı; Ege ve Akdeniz bölgesinde keten bitkisinden elde edilen ince dokumalar yazın serin tutması nedeniyle tercih edilirdi. En kaliteli keten kumaşlar Laodikya, Tarsus, Şam ve İskenderiye gibi merkezlerden tüm Akdeniz’e dağıtılıyordu. Efes gibi bir liman kenti, bu ticari ağ sayesinde en iyi keten ve yünlere erişebiliyordu. Pamuk, özellikle Roma İmparatorluğu döneminde tunikaların üretiminde yünle karıştırılarak kullanılan bir başka hammaddedir. Pamuklu dokumalar Doğu’dan (muhtemelen Hindistan’dan) gelmekteydi; Roma dönemi tekstilinde pamuk, yumuşak ve hafif bir doku sağladığı için rağbet görmüştür.
İpek kumaşlar ise en lüks ve pahalı tekstil ürünleriydi. İpek böcekçiliğinin anavatanı olan Çin’den ham ipek şeklinde Batı’ya, Anadolu üzerinden getirilir ve burada işlenerek Efes ve Yunan dünyasına satılırdı. Antik kaynaklar, ipeğin o dönem adeta “doğunun petrolü” gibi çok kıymetli bir meta olduğunu belirtir. İpek kumaşlar şeffaflığı ve zarif dökümlü oluşuyla özellikle zengin Efesli kadınların gözdesiydi. Tamamen saf ipek kumaşa holosericum denir ve bu nadide kumaştan yapılan elbiseler olağanüstü pahalıydı. İpek iplikler çoğu zaman yüksek fiyatı nedeniyle pamukla karıştırılarak dokunurdu; pamuk karışımlı ipeğe “subserica” adı verilirdi. Hatta İmparator Tiberius döneminde (MS 14-37) erkeklerin saf ipek giymesi israf ve lüks sayılarak yasaklanmıştır. İpek kadar olmasa da, parlak mor boyalı kumaşlar da pahalı ve itibarlı kabul edilirdi. Deniz salyangozundan elde edilen meşhur Tyrian moru (Sur moru) boya, zahmetli üretimi ve solmaz parlaklığı nedeniyle antik dünyada “kraliyet rengi” olarak biliniyor ve Romalılar tarafından imparatorluk otoritesi ile yüksek statünün bir sembolü olarak benimsenmişti. Morla boyanmış kıyafetler, özellikle devlet adamları ve imparatorluk ailesi tarafından giyilir, hatta mor renk kullanımını imparator dışında yasaklayan dönemler bile olmuştur. Bu nedenle, Efes’te de soylular ve varlıklı kişiler zaman zaman Tyrian moruna boyanmış şallar veya şeritlerle statülerini vurgulamıştır.
Dokumacılık, Efes’te ev ekonomisinin ve zanaatkârlığın önemli bir parçasıydı. Antik dönemde genellikle kadınlar evlerde dikey tezgâhlarda dokuma yaparak ailelerinin kumaş ihtiyacını karşılardı. Bu dikey örgü tezgâhları, altlarına bağlanan ağır kil tabletleri (tezgâh ağırlıkları) sayesinde çözgü iplerini gergin tutan ilkel ama verimli araçlardı. Örneğin bir chiton elbisesi için yaklaşık 2×4 metrelik bir kumaş gerekebildiğinden, dokuma işi emek ve zaman isteyen bir uğraştı. Daha düzgün pileler oluşturmak için kumaşların uçlarına kurşun ya da pişmiş toprak ağırlıklar bağlanması gibi teknikler uygulanırdı. Boyama işlemlerinde tamamen doğal kaynaklı boyalar kullanılıyordu: Kırmızılar için kökboya ve müreks salyangozu (Tyrian moru), sarılar için safran çiçeği, maviler için indigo (çivit otu) veya woad, siyah ve kahverengiler için ceviz kabuğu ve demir oksit gibi malzemeler yaygındı. Nitekim Efes’te bulunmuş fresklerden, özellikle kadın kıyafetlerinde parlak safran sarısı, mavi, açık yeşil ve leylak tonlarının revaçta olduğunu anlıyoruz. Kumaş boyama atölyeleri (boyahaneler) antik kentlerde önemli işletmelerdi ve yünler genellikle dokuma öncesinde iplik halindeyken renklendirilirdi. Böylece Efes’in zengin pazarlarında her renkten, her desen ve dokuda kumaşı bulmak mümkün olurdu.
Giyim ve Toplumsal Statü İlişkisi
Antik Efes toplumunda giyim, kişinin sosyal statüsünü ve kimliğini yansıtan en görünür göstergelerden biriydi. Giysilerin kesimi, rengi ve hatta nasıl taşındığı, kişinin vatandaş mı, özgür doğmuş mu yoksa köle mi olduğunu veya hangi sınıfa mensup olduğunu ele verirdi. Örneğin Roma döneminde günlük hayatta sıkça giyilen pallium adlı omuz şalı, herhangi bir statü belirtmeyen sıradan bir giysi sayılırdı. Buna karşın Roma vatandaşlığının ayrıcalıklarına sahip olanlar, resmi törenlerde toga giyerek statülerini ortaya koyarlardı. Toga, yalnızca Roma vatandaşlarının giyebildiği ve giyene ayrıcalıklı bir konum atfeden özel bir kıyafetti. Hatta toga üzerinde kullanılan bazı detaylar doğrudan doğruya rütbe ve mevkileri simgeliyordu. Toganın kenarına eklenen geniş erguvan moru şerit (toga praetexta), çocuklar ve yüksek dereceli memurlar (örneğin curule magistraları) tarafından giyilir ve kamusal görev sahibi olduğunu gösterirdi. Tamamen mor renkte olan toga picta ise zafer kazanmış komutanlar veya imparator tarafından özel durumlarda giyilen, en üst statüyü simgeleyen giysiydi. Toganın altına giyilen tunikaların ve takılan aksesuarların bile anlamı vardı: Örneğin, calceus patricius denilen yüksek konçlu kırmızı bot, Romalı patrici (soylu) sınıfına mensup erkeklerin ayakkabısıydı. Benzer şekilde, senatör rütbesindeki kişiler, ayağı bileğe kadar saran calceus senatorius adlı özel ayakkabıları giyerlerdi ki Efes Müzesi’nde sergilenen toga giymiş bir heykelde bu ayakkabı açıkça görülmüş ve heykelin bir Roma senatörüne ait olduğu bu sayede anlaşılmıştır.
Kadınların giyiminde de toplumsal konumlarını dışa vuran incelikler bulunurdu. Özgür ve varlıklı bir Efesli kadın, kaliteli keten veya ipekten yapılma, canlı renklere sahip elbiseler giyip bunları altın takılarla tamamlarken; alt sınıftan bir kadın ya da bir köle, genellikle daha kalın yünden dokunmuş, doğadaki keten rengine yakın sade ve boyasız kıyafetler giyerdi. Nitekim zenginlerin mücevherleri altından yapılırken, yoksul ve orta sınıf kadınlar bronz, cam veya pişmiş topraktan üzeri altın yaldız kaplı takılar takarlardı. Efesli elit kadınlar saçlarını inciler ve kurdelelerle süsleyerek karmaşık topuzlar yapabiliyor, bu tür gösterişli saç modelleri düzenli bakım ve hizmetçi emeği gerektirdiğinden bu da bir statü göstergesi sayılıyordu. İmparatorluk döneminin parlak zamanlarında kadınlar dışında erkekler de giyimde renk kullanmaya başlamış, özellikle soylu erkekler mor ve kırmızı detaylı kıyafetlerle statülerini sergilemekten çekinmemiştir. Öte yandan, kölelerin giyimi mümkün olduğunca masrafsız ve standarttı: Genellikle ucuz kaba yünden basit tunikler veya eksomisler giyer, ayaklarına sandalet yerine çoğu zaman çıplak ayakla gezebilir ya da çok basit deri pabuçlar kullanırlardı. Hatta bazı durumlarda kamusal alanlarda çalışan köleler, efendilerinin arma veya damgasını taşıyan tek tip giysiler giyerek adeta üniforma taşırdı (Roma’da büyük evlerin köleleri için bu tür uygulamalar bilinmektedir). Sonuç olarak antik Efes’te kıyafet, “kimlik kartı” işlevi görüyordu denebilir. Romalı yazarlar, bir kişinin kılığına bakarak onun sosyal mertebesini, mesleğini hatta ahlaki durumunu çıkarsamanın mümkün olduğunu belirtirler. Giyim yoluyla statü göstergesi olgusu günümüz cübbeli hakim-savcı kıyafetleriyle antik toga praetexta geleneği karşılaştırılarak açıklanmıştır: Nasıl günümüzde yargı mensuplarının cüppelerindeki renkli şeritler rütbeyi belli ediyorsa, Roma’da da togaya eklenen mor şerit benzer şekilde üst düzey görevlileri ayırt etmeye yarıyordu. Özetle, Efes’te antik dönemde moda ve giyim sadece estetik veya ihtiyaç meselesi değil, aynı zamanda toplumsal düzenin ve hiyerarşinin görünür bir diliydi.
Dolce&Gabbana’nın yaptığı bir örnektir.
Dolce&Gabbana'nın yaptığı bir örnektir.