Antik Efes toplumunda giyim, kişinin sosyal statüsünü ve kimliğini yansıtan en görünür göstergelerden biriydi. Giysilerin kesimi, rengi ve hatta nasıl taşındığı, kişinin vatandaş mı, özgür doğmuş mu yoksa köle mi olduğunu veya hangi sınıfa mensup olduğunu ele verirdi. Örneğin Roma döneminde günlük hayatta sıkça giyilen pallium adlı omuz şalı, herhangi bir statü belirtmeyen sıradan bir giysi sayılırdı. Buna karşın Roma vatandaşlığının ayrıcalıklarına sahip olanlar, resmi törenlerde toga giyerek statülerini ortaya koyarlardı. Toga, yalnızca Roma vatandaşlarının giyebildiği ve giyene ayrıcalıklı bir konum atfeden özel bir kıyafetti. Hatta toga üzerinde kullanılan bazı detaylar doğrudan doğruya rütbe ve mevkileri simgeliyordu. Toganın kenarına eklenen geniş erguvan moru şerit (toga praetexta), çocuklar ve yüksek dereceli memurlar (örneğin curule magistraları) tarafından giyilir ve kamusal görev sahibi olduğunu gösterirdi. Tamamen mor renkte olan toga picta ise zafer kazanmış komutanlar veya imparator tarafından özel durumlarda giyilen, en üst statüyü simgeleyen giysiydi. Toganın altına giyilen tunikaların ve takılan aksesuarların bile anlamı vardı: Örneğin, calceus patricius denilen yüksek konçlu kırmızı bot, Romalı patrici (soylu) sınıfına mensup erkeklerin ayakkabısıydı. Benzer şekilde, senatör rütbesindeki kişiler, ayağı bileğe kadar saran calceus senatorius adlı özel ayakkabıları giyerlerdi ki Efes Müzesi’nde sergilenen toga giymiş bir heykelde bu ayakkabı açıkça görülmüş ve heykelin bir Roma senatörüne ait olduğu bu sayede anlaşılmıştır.

Kadınların giyiminde de toplumsal konumlarını dışa vuran incelikler bulunurdu. Özgür ve varlıklı bir Efesli kadın, kaliteli keten veya ipekten yapılma, canlı renklere sahip elbiseler giyip bunları altın takılarla tamamlarken; alt sınıftan bir kadın ya da bir köle, genellikle daha kalın yünden dokunmuş, doğadaki keten rengine yakın sade ve boyasız kıyafetler giyerdi. Nitekim zenginlerin mücevherleri altından yapılırken, yoksul ve orta sınıf kadınlar bronz, cam veya pişmiş topraktan üzeri altın yaldız kaplı takılar takarlardı. Efesli elit kadınlar saçlarını inciler ve kurdelelerle süsleyerek karmaşık topuzlar yapabiliyor, bu tür gösterişli saç modelleri düzenli bakım ve hizmetçi emeği gerektirdiğinden bu da bir statü göstergesi sayılıyordu. İmparatorluk döneminin parlak zamanlarında kadınlar dışında erkekler de giyimde renk kullanmaya başlamış, özellikle soylu erkekler mor ve kırmızı detaylı kıyafetlerle statülerini sergilemekten çekinmemiştir. Öte yandan, kölelerin giyimi mümkün olduğunca masrafsız ve standarttı: Genellikle ucuz kaba yünden basit tunikler veya eksomisler giyer, ayaklarına sandalet yerine çoğu zaman çıplak ayakla gezebilir ya da çok basit deri pabuçlar kullanırlardı. Hatta bazı durumlarda kamusal alanlarda çalışan köleler, efendilerinin arma veya damgasını taşıyan tek tip giysiler giyerek adeta üniforma taşırdı (Roma’da büyük evlerin köleleri için bu tür uygulamalar bilinmektedir). Sonuç olarak antik Efes’te kıyafet, “kimlik kartı” işlevi görüyordu denebilir. Romalı yazarlar, bir kişinin kılığına bakarak onun sosyal mertebesini, mesleğini hatta ahlaki durumunu çıkarsamanın mümkün olduğunu belirtirler. Giyim yoluyla statü göstergesi olgusu günümüz cübbeli hakim-savcı kıyafetleriyle antik toga praetexta geleneği karşılaştırılarak açıklanmıştır: Nasıl günümüzde yargı mensuplarının cüppelerindeki renkli şeritler rütbeyi belli ediyorsa, Roma’da da togaya eklenen mor şerit benzer şekilde üst düzey görevlileri ayırt etmeye yarıyordu. Özetle, Efes’te antik dönemde moda ve giyim sadece estetik veya ihtiyaç meselesi değil, aynı zamanda toplumsal düzenin ve hiyerarşinin görünür bir diliydi.

 

 

Antik Efes toplumunda giyim, kişinin sosyal statüsünü ve kimliğini yansıtan en görünür göstergelerden biriydi. Giysilerin kesimi, rengi ve hatta nasıl taşındığı, kişinin vatandaş mı, özgür doğmuş mu yoksa köle mi olduğunu veya hangi sınıfa mensup olduğunu ele verirdi. Örneğin Roma döneminde günlük hayatta sıkça giyilen pallium adlı omuz şalı, herhangi bir statü belirtmeyen sıradan bir giysi sayılırdı. Buna karşın Roma vatandaşlığının ayrıcalıklarına sahip olanlar, resmi törenlerde toga giyerek statülerini ortaya koyarlardı. Toga, yalnızca Roma vatandaşlarının giyebildiği ve giyene ayrıcalıklı bir konum atfeden özel bir kıyafetti. Hatta toga üzerinde kullanılan bazı detaylar doğrudan doğruya rütbe ve mevkileri simgeliyordu. Toganın kenarına eklenen geniş erguvan moru şerit (toga praetexta), çocuklar ve yüksek dereceli memurlar (örneğin curule magistraları) tarafından giyilir ve kamusal görev sahibi olduğunu gösterirdi. Tamamen mor renkte olan toga picta ise zafer kazanmış komutanlar veya imparator tarafından özel durumlarda giyilen, en üst statüyü simgeleyen giysiydi. Toganın altına giyilen tunikaların ve takılan aksesuarların bile anlamı vardı: Örneğin, calceus patricius denilen yüksek konçlu kırmızı bot, Romalı patrici (soylu) sınıfına mensup erkeklerin ayakkabısıydı. Benzer şekilde, senatör rütbesindeki kişiler, ayağı bileğe kadar saran calceus senatorius adlı özel ayakkabıları giyerlerdi ki Efes Müzesi’nde sergilenen toga giymiş bir heykelde bu ayakkabı açıkça görülmüş ve heykelin bir Roma senatörüne ait olduğu bu sayede anlaşılmıştır.

Kadınların giyiminde de toplumsal konumlarını dışa vuran incelikler bulunurdu. Özgür ve varlıklı bir Efesli kadın, kaliteli keten veya ipekten yapılma, canlı renklere sahip elbiseler giyip bunları altın takılarla tamamlarken; alt sınıftan bir kadın ya da bir köle, genellikle daha kalın yünden dokunmuş, doğadaki keten rengine yakın sade ve boyasız kıyafetler giyerdi. Nitekim zenginlerin mücevherleri altından yapılırken, yoksul ve orta sınıf kadınlar bronz, cam veya pişmiş topraktan üzeri altın yaldız kaplı takılar takarlardı. Efesli elit kadınlar saçlarını inciler ve kurdelelerle süsleyerek karmaşık topuzlar yapabiliyor, bu tür gösterişli saç modelleri düzenli bakım ve hizmetçi emeği gerektirdiğinden bu da bir statü göstergesi sayılıyordu. İmparatorluk döneminin parlak zamanlarında kadınlar dışında erkekler de giyimde renk kullanmaya başlamış, özellikle soylu erkekler mor ve kırmızı detaylı kıyafetlerle statülerini sergilemekten çekinmemiştir. Öte yandan, kölelerin giyimi mümkün olduğunca masrafsız ve standarttı: Genellikle ucuz kaba yünden basit tunikler veya eksomisler giyer, ayaklarına sandalet yerine çoğu zaman çıplak ayakla gezebilir ya da çok basit deri pabuçlar kullanırlardı. Hatta bazı durumlarda kamusal alanlarda çalışan köleler, efendilerinin arma veya damgasını taşıyan tek tip giysiler giyerek adeta üniforma taşırdı (Roma’da büyük evlerin köleleri için bu tür uygulamalar bilinmektedir). Sonuç olarak antik Efes’te kıyafet, “kimlik kartı” işlevi görüyordu denebilir. Romalı yazarlar, bir kişinin kılığına bakarak onun sosyal mertebesini, mesleğini hatta ahlaki durumunu çıkarsamanın mümkün olduğunu belirtirler. Giyim yoluyla statü göstergesi olgusu günümüz cübbeli hakim-savcı kıyafetleriyle antik toga praetexta geleneği karşılaştırılarak açıklanmıştır: Nasıl günümüzde yargı mensuplarının cüppelerindeki renkli şeritler rütbeyi belli ediyorsa, Roma’da da togaya eklenen mor şerit benzer şekilde üst düzey görevlileri ayırt etmeye yarıyordu. Özetle, Efes’te antik dönemde moda ve giyim sadece estetik veya ihtiyaç meselesi değil, aynı zamanda toplumsal düzenin ve hiyerarşinin görünür bir diliydi.