Kumaşlar, Dokuma ve Boyama Teknikleri
Kumaşlar, Dokuma ve Boyama Teknikleri
Antik Efes’te giyim eşyalarının üretildiği kumaş türleri başlıca yün, keten, pamuk ve ipekti. Giysilerin yapımında en yaygın kullanılan malzeme, koyun yününden dokunan kumaşlardı. Kaliteli yün özellikle Miletos (Milet) şehrinden ihraç edilir ve Akdeniz dünyasında ün salmıştı. Keten de sık kullanılan bir kumaştı; Ege ve Akdeniz bölgesinde keten bitkisinden elde edilen ince dokumalar yazın serin tutması nedeniyle tercih edilirdi. En kaliteli keten kumaşlar Laodikya, Tarsus, Şam ve İskenderiye gibi merkezlerden tüm Akdeniz’e dağıtılıyordu. Efes gibi bir liman kenti, bu ticari ağ sayesinde en iyi keten ve yünlere erişebiliyordu. Pamuk, özellikle Roma İmparatorluğu döneminde tunikaların üretiminde yünle karıştırılarak kullanılan bir başka hammaddedir. Pamuklu dokumalar Doğu’dan (muhtemelen Hindistan’dan) gelmekteydi; Roma dönemi tekstilinde pamuk, yumuşak ve hafif bir doku sağladığı için rağbet görmüştür.
İpek kumaşlar ise en lüks ve pahalı tekstil ürünleriydi. İpek böcekçiliğinin anavatanı olan Çin’den ham ipek şeklinde Batı’ya, Anadolu üzerinden getirilir ve burada işlenerek Efes ve Yunan dünyasına satılırdı. Antik kaynaklar, ipeğin o dönem adeta “doğunun petrolü” gibi çok kıymetli bir meta olduğunu belirtir. İpek kumaşlar şeffaflığı ve zarif dökümlü oluşuyla özellikle zengin Efesli kadınların gözdesiydi. Tamamen saf ipek kumaşa holosericum denir ve bu nadide kumaştan yapılan elbiseler olağanüstü pahalıydı. İpek iplikler çoğu zaman yüksek fiyatı nedeniyle pamukla karıştırılarak dokunurdu; pamuk karışımlı ipeğe “subserica” adı verilirdi. Hatta İmparator Tiberius döneminde (MS 14-37) erkeklerin saf ipek giymesi israf ve lüks sayılarak yasaklanmıştır. İpek kadar olmasa da, parlak mor boyalı kumaşlar da pahalı ve itibarlı kabul edilirdi. Deniz salyangozundan elde edilen meşhur Tyrian moru (Sur moru) boya, zahmetli üretimi ve solmaz parlaklığı nedeniyle antik dünyada “kraliyet rengi” olarak biliniyor ve Romalılar tarafından imparatorluk otoritesi ile yüksek statünün bir sembolü olarak benimsenmişti. Morla boyanmış kıyafetler, özellikle devlet adamları ve imparatorluk ailesi tarafından giyilir, hatta mor renk kullanımını imparator dışında yasaklayan dönemler bile olmuştur. Bu nedenle, Efes’te de soylular ve varlıklı kişiler zaman zaman Tyrian moruna boyanmış şallar veya şeritlerle statülerini vurgulamıştır.
Dokumacılık, Efes’te ev ekonomisinin ve zanaatkârlığın önemli bir parçasıydı. Antik dönemde genellikle kadınlar evlerde dikey tezgâhlarda dokuma yaparak ailelerinin kumaş ihtiyacını karşılardı. Bu dikey örgü tezgâhları, altlarına bağlanan ağır kil tabletleri (tezgâh ağırlıkları) sayesinde çözgü iplerini gergin tutan ilkel ama verimli araçlardı. Örneğin bir chiton elbisesi için yaklaşık 2×4 metrelik bir kumaş gerekebildiğinden, dokuma işi emek ve zaman isteyen bir uğraştı. Daha düzgün pileler oluşturmak için kumaşların uçlarına kurşun ya da pişmiş toprak ağırlıklar bağlanması gibi teknikler uygulanırdı. Boyama işlemlerinde tamamen doğal kaynaklı boyalar kullanılıyordu: Kırmızılar için kökboya ve müreks salyangozu (Tyrian moru), sarılar için safran çiçeği, maviler için indigo (çivit otu) veya woad, siyah ve kahverengiler için ceviz kabuğu ve demir oksit gibi malzemeler yaygındı. Nitekim Efes’te bulunmuş fresklerden, özellikle kadın kıyafetlerinde parlak safran sarısı, mavi, açık yeşil ve leylak tonlarının revaçta olduğunu anlıyoruz. Kumaş boyama atölyeleri (boyahaneler) antik kentlerde önemli işletmelerdi ve yünler genellikle dokuma öncesinde iplik halindeyken renklendirilirdi. Böylece Efes’in zengin pazarlarında her renkten, her desen ve dokuda kumaşı bulmak mümkün olurdu.
Antik Efes’te giyim eşyalarının üretildiği kumaş türleri başlıca yün, keten, pamuk ve ipekti. Giysilerin yapımında en yaygın kullanılan malzeme, koyun yününden dokunan kumaşlardı. Kaliteli yün özellikle Miletos (Milet) şehrinden ihraç edilir ve Akdeniz dünyasında ün salmıştı. Keten de sık kullanılan bir kumaştı; Ege ve Akdeniz bölgesinde keten bitkisinden elde edilen ince dokumalar yazın serin tutması nedeniyle tercih edilirdi. En kaliteli keten kumaşlar Laodikya, Tarsus, Şam ve İskenderiye gibi merkezlerden tüm Akdeniz’e dağıtılıyordu. Efes gibi bir liman kenti, bu ticari ağ sayesinde en iyi keten ve yünlere erişebiliyordu. Pamuk, özellikle Roma İmparatorluğu döneminde tunikaların üretiminde yünle karıştırılarak kullanılan bir başka hammaddedir. Pamuklu dokumalar Doğu’dan (muhtemelen Hindistan’dan) gelmekteydi; Roma dönemi tekstilinde pamuk, yumuşak ve hafif bir doku sağladığı için rağbet görmüştür.
İpek kumaşlar ise en lüks ve pahalı tekstil ürünleriydi. İpek böcekçiliğinin anavatanı olan Çin’den ham ipek şeklinde Batı’ya, Anadolu üzerinden getirilir ve burada işlenerek Efes ve Yunan dünyasına satılırdı. Antik kaynaklar, ipeğin o dönem adeta “doğunun petrolü” gibi çok kıymetli bir meta olduğunu belirtir. İpek kumaşlar şeffaflığı ve zarif dökümlü oluşuyla özellikle zengin Efesli kadınların gözdesiydi. Tamamen saf ipek kumaşa holosericum denir ve bu nadide kumaştan yapılan elbiseler olağanüstü pahalıydı. İpek iplikler çoğu zaman yüksek fiyatı nedeniyle pamukla karıştırılarak dokunurdu; pamuk karışımlı ipeğe “subserica” adı verilirdi. Hatta İmparator Tiberius döneminde (MS 14-37) erkeklerin saf ipek giymesi israf ve lüks sayılarak yasaklanmıştır. İpek kadar olmasa da, parlak mor boyalı kumaşlar da pahalı ve itibarlı kabul edilirdi. Deniz salyangozundan elde edilen meşhur Tyrian moru (Sur moru) boya, zahmetli üretimi ve solmaz parlaklığı nedeniyle antik dünyada “kraliyet rengi” olarak biliniyor ve Romalılar tarafından imparatorluk otoritesi ile yüksek statünün bir sembolü olarak benimsenmişti. Morla boyanmış kıyafetler, özellikle devlet adamları ve imparatorluk ailesi tarafından giyilir, hatta mor renk kullanımını imparator dışında yasaklayan dönemler bile olmuştur. Bu nedenle, Efes’te de soylular ve varlıklı kişiler zaman zaman Tyrian moruna boyanmış şallar veya şeritlerle statülerini vurgulamıştır.
Dokumacılık, Efes’te ev ekonomisinin ve zanaatkârlığın önemli bir parçasıydı. Antik dönemde genellikle kadınlar evlerde dikey tezgâhlarda dokuma yaparak ailelerinin kumaş ihtiyacını karşılardı. Bu dikey örgü tezgâhları, altlarına bağlanan ağır kil tabletleri (tezgâh ağırlıkları) sayesinde çözgü iplerini gergin tutan ilkel ama verimli araçlardı. Örneğin bir chiton elbisesi için yaklaşık 2×4 metrelik bir kumaş gerekebildiğinden, dokuma işi emek ve zaman isteyen bir uğraştı. Daha düzgün pileler oluşturmak için kumaşların uçlarına kurşun ya da pişmiş toprak ağırlıklar bağlanması gibi teknikler uygulanırdı. Boyama işlemlerinde tamamen doğal kaynaklı boyalar kullanılıyordu: Kırmızılar için kökboya ve müreks salyangozu (Tyrian moru), sarılar için safran çiçeği, maviler için indigo (çivit otu) veya woad, siyah ve kahverengiler için ceviz kabuğu ve demir oksit gibi malzemeler yaygındı. Nitekim Efes’te bulunmuş fresklerden, özellikle kadın kıyafetlerinde parlak safran sarısı, mavi, açık yeşil ve leylak tonlarının revaçta olduğunu anlıyoruz. Kumaş boyama atölyeleri (boyahaneler) antik kentlerde önemli işletmelerdi ve yünler genellikle dokuma öncesinde iplik halindeyken renklendirilirdi. Böylece Efes’in zengin pazarlarında her renkten, her desen ve dokuda kumaşı bulmak mümkün olurdu.