Efes’in görkemli kamu yapıları (tapınaklar, kütüphaneler, agoralar vb.), yoğun emek, uzun zaman ve büyük maliyet harcanarak inşa edilebilmiştir. Bu büyük yapıların inşası için gereken mermer bloklar öncelikle ocaklarda kesiliyor ve hayvanların çektiği tekerlekli arabalarla şantiyeye taşınıyordu. Ocaktan çıkarılan ham bloklar, kent yakınındaki yontu atölyelerine getirilerek burada ustalar tarafından mimarın istediği biçime sokuluyordu. Efes civarındaki en kaliteli mermer ocakları, özellikle Belevi Köyü çevresinde yoğunlaşmaktaydı. Nitekim Belevi bölgesindeki antik ocaklardan birinde, 2000 yıl önce mermer kesen taş ustalarının kayaya kazıdığı kabartma figürler bile tespit edilmiştir. Bu da, Efesli ustaların mermer ocaklarında bıraktığı izlerin günümüze ulaştığını göstermektedir.

İşlenip hazırlanan mermer blokların yapı yerine yerleştirilmesi büyük bir mühendislik becerisi gerektiriyordu. Özellikle ağırlığı 10-15 tonu bulabilen dev blokların metrelerce yüksekliğe kaldırılması için çeşitli vinç ve halat düzenekleri kullanılıyordu. Antik kaynaklar, bu amaçla uygulanan başlıca iki yöntemi aktarır:

  • Çıkıntı (Kulak) Yöntemi: Blok taş yontulurken orta yerine yaklaşık 20-25 cm uzunluğunda özel bir çıkıntı bırakılır, daha sonra kalın halatlar bu çıkıntıya bağlanarak blok vinçlerle yukarı çekilirdi. Bu çıkıntılar, bir kulp görevi görerek halatların taşı kavramasını sağlıyordu.

  • Yiv (Kanal) Yöntemi: Taş blok üzerinde çıkıntı bırakmak yerine, karşılıklı kenarlarına U biçimli kanallar (yivler) açılır ve halatlar bu oyukların içine yerleştirilip sıkıştırıldıktan sonra blok yukarı kaldırılırdı. Bu sayede halatlar taşa tutunur ve kaldırma işlemi güvenle gerçekleştirilirdi.

Yapının iskeleti oluşturulup mermer bloklar üst üste dizilirken, bitişik taşların birbirine sağlam kenetlenmesi için ek tedbirler uygulanırdı. Yan yana yerleştirilen bloklar, aralarında bırakılan oyuklara yerleştirilen kırlangıç biçimli demir kenet veya çubuklarla birbirine bağlanırdı. Üst üste gelen katlarda ise alt blokların üst yüzeyine özel yuvalar açılır, üstlerine gelecek blokların altına bu yuvalara tam oturacak çıkıntılar (dübel gibi) yapılırdı. Tüm bu kenet ve dübel boşlukları, ince kanallar ile taş blokların dış yüzeyine açılıyordu. Bloklar yerine yerleştirildikten sonra bu kanallardan içeri dışarıdan erimiş kurşun akıtılarak metal kenetler sağlamlaştırılıyor, böylece bloklar adeta perçinleniyordu. Bu yöntem sayesinde harç kullanılmaksızın devasa mermer parçalar tek bir bütün gibi birbirine kenetlenmiş ve depremlere dayanıklı hale getirilmiş oluyordu.

Antik inşaat mühendisliğinde mermer blokları bağlamak için kullanılan metal kenet sistemini gösteren bir çizim (üstte) ve arkeolojik kalıntılar (altta). Yunan ve Roma mimarları, blokların yan yüzeylerine açılan özel oyuklara “Π” şeklinde demir kenetler yerleştirip üzerlerine döktükleri kurşunla sabitleyerek duvarları bir arada tutuyordu. Bu sayede büyük yapılar binlerce yıl ayakta kalabildi.

Bu gelişmiş kenetleme tekniği, Efes gibi antik kentlerde inşa edilen yapılarda harçsız ve son derece sağlam duvarlar örülmesini mümkün kılmıştır. Örneğin, Celsus Kütüphanesi ve Büyük Tiyatro gibi yapılarda bugün halen birbirine kenetli blokların çoğu orijinal haliyle durmaktadır. Antik mimarlar demir kenet ve kurşun birleşimini kullanarak bloklar arasında esnek ama kopmaz bir bağlantı yaratmış; böylece yapı, sarsıntılara ve dış etkenlere karşı direnç kazanmıştır.

 

Efes’in görkemli kamu yapıları (tapınaklar, kütüphaneler, agoralar vb.), yoğun emek, uzun zaman ve büyük maliyet harcanarak inşa edilebilmiştir. Bu büyük yapıların inşası için gereken mermer bloklar öncelikle ocaklarda kesiliyor ve hayvanların çektiği tekerlekli arabalarla şantiyeye taşınıyordu. Ocaktan çıkarılan ham bloklar, kent yakınındaki yontu atölyelerine getirilerek burada ustalar tarafından mimarın istediği biçime sokuluyordu. Efes civarındaki en kaliteli mermer ocakları, özellikle Belevi Köyü çevresinde yoğunlaşmaktaydı. Nitekim Belevi bölgesindeki antik ocaklardan birinde, 2000 yıl önce mermer kesen taş ustalarının kayaya kazıdığı kabartma figürler bile tespit edilmiştir. Bu da, Efesli ustaların mermer ocaklarında bıraktığı izlerin günümüze ulaştığını göstermektedir.

İşlenip hazırlanan mermer blokların yapı yerine yerleştirilmesi büyük bir mühendislik becerisi gerektiriyordu. Özellikle ağırlığı 10-15 tonu bulabilen dev blokların metrelerce yüksekliğe kaldırılması için çeşitli vinç ve halat düzenekleri kullanılıyordu. Antik kaynaklar, bu amaçla uygulanan başlıca iki yöntemi aktarır:

  • Çıkıntı (Kulak) Yöntemi: Blok taş yontulurken orta yerine yaklaşık 20-25 cm uzunluğunda özel bir çıkıntı bırakılır, daha sonra kalın halatlar bu çıkıntıya bağlanarak blok vinçlerle yukarı çekilirdi. Bu çıkıntılar, bir kulp görevi görerek halatların taşı kavramasını sağlıyordu.

  • Yiv (Kanal) Yöntemi: Taş blok üzerinde çıkıntı bırakmak yerine, karşılıklı kenarlarına U biçimli kanallar (yivler) açılır ve halatlar bu oyukların içine yerleştirilip sıkıştırıldıktan sonra blok yukarı kaldırılırdı. Bu sayede halatlar taşa tutunur ve kaldırma işlemi güvenle gerçekleştirilirdi.

Yapının iskeleti oluşturulup mermer bloklar üst üste dizilirken, bitişik taşların birbirine sağlam kenetlenmesi için ek tedbirler uygulanırdı. Yan yana yerleştirilen bloklar, aralarında bırakılan oyuklara yerleştirilen kırlangıç biçimli demir kenet veya çubuklarla birbirine bağlanırdı. Üst üste gelen katlarda ise alt blokların üst yüzeyine özel yuvalar açılır, üstlerine gelecek blokların altına bu yuvalara tam oturacak çıkıntılar (dübel gibi) yapılırdı. Tüm bu kenet ve dübel boşlukları, ince kanallar ile taş blokların dış yüzeyine açılıyordu. Bloklar yerine yerleştirildikten sonra bu kanallardan içeri dışarıdan erimiş kurşun akıtılarak metal kenetler sağlamlaştırılıyor, böylece bloklar adeta perçinleniyordu. Bu yöntem sayesinde harç kullanılmaksızın devasa mermer parçalar tek bir bütün gibi birbirine kenetlenmiş ve depremlere dayanıklı hale getirilmiş oluyordu.

Antik inşaat mühendisliğinde mermer blokları bağlamak için kullanılan metal kenet sistemini gösteren bir çizim (üstte) ve arkeolojik kalıntılar (altta). Yunan ve Roma mimarları, blokların yan yüzeylerine açılan özel oyuklara “Π” şeklinde demir kenetler yerleştirip üzerlerine döktükleri kurşunla sabitleyerek duvarları bir arada tutuyordu. Bu sayede büyük yapılar binlerce yıl ayakta kalabildi.

Bu gelişmiş kenetleme tekniği, Efes gibi antik kentlerde inşa edilen yapılarda harçsız ve son derece sağlam duvarlar örülmesini mümkün kılmıştır. Örneğin, Celsus Kütüphanesi ve Büyük Tiyatro gibi yapılarda bugün halen birbirine kenetli blokların çoğu orijinal haliyle durmaktadır. Antik mimarlar demir kenet ve kurşun birleşimini kullanarak bloklar arasında esnek ama kopmaz bir bağlantı yaratmış; böylece yapı, sarsıntılara ve dış etkenlere karşı direnç kazanmıştır.