Hava soğuk ve rüzgarlıydı. Yaz geride kalmış, sonbahar kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı. Kör kâhin ısınmak için yaktığı ateşin önünde uyuyakaldı. Rüya âleminin kapısından geçer geçmez de kanlı bir saldırının tam ortasına daldı. Kör kâhin, rüyasında yaban diyarlardan gelen sert yüzlü savaşçılar gördü. Bir zamanlar görkemli Luvi kenti Apaşaş’ın bulunduğu ve kör kâhinin hâlâ halkından geri kalanlarla birlikte yaşadığı tepeyi kuşatan yabancıların çığlıkları kulaklarında yankılanırken uyandı. Görmeyen gözlerini açtığında dehşet içindeydi. Çünkü gördüğünün haberci bir rüya olduğunu anlamıştı. Hemen doğrulup etrafındakileri uyandırdı ve onlara gördüklerini anlattı. Kör kâhinin halkı Luviler uzun zamandır öyle yakıcı dertlerden mustaripti ki rüyayı umursamadı.
Luvilerin güçlü savaşçılarından Uhhaziti, herkesin kör kâhin adıyla tanıdığı ihtiyar kadına şöyle bir bakıp, “Bu sadece bir rüya,” dedi. “Sen artık çok yorgun ve yaşlısın. Bu yüzden de her şeyi kötüye yoruyorsun. Hadi yat uyu artık ve bırak biz de uyuyalım. Yarın tarlada çalışmaya gideceğiz. Akşama da ava çıkacağız. Bizim asıl derdimiz karnımızı doyurmak. Eskisi gibi güçlü bir kentimiz ve kralımız yok.” Herkes Uhhaziti ile aynı fikirdeydi. Kör kâhin ısrarla yaklaşan bir savaşa hazırlanmaları gerektiğini söylediyse de kimseyi ikna edemedi ve geleceği görme yeteneğine lanet edip sönen ateşin yanında derin düşüncelere daldı.
**
Atina’dan yola çıkıp denizi aşan İyon kavmi, Atina Kralı Kodros’un oğlu Androklos’un önderliğinde Batı Anadolu topraklarında ilerliyordu. Androklos’un yanına gelen Atinalı kâhin, “Yeni kentimizi bu yakınlarda kurabiliriz efendim,” dedi. “İlahi bir işaret aldım. Bir yaban domuzu bize kentimizi tam olarak nerede kurmamız gerektiğini bize gösterecek.” Androklos, başıyla kâhini onayladıktan sonra adamlarına yemek molası için durmaları emrini verdi. Atina’dan gelen İyonlar ateş yakıp az evvel tuttukları balıkları pişirmeye başladılar, ama balıklardan biri sanki hâlâ canlıymış gibi ateşin üstünden sekip az ötedeki çalılığa sıçradı. Akabinde ise bir yaban domuzu çalılıktan fırlayıp ilerideki tepeye doğru koşmaya başladı. Atinalı kâhin aldığı ilahi mesajın tecelli ettiğini gördüğünde yüksek sesle yaban domuzunu izlemelerini söyledi Androklos ile beraberindekilere…
Androklos’un onayıyla birlikte kendilerine yeni bir yurt bulmak için denizin öte yakasından gelen savaşçı İyonlar domuzun peşine düştüler. Domuz koştu, onlar takip etti. Ta ki kör kâhinle halkının yaşadığı, bir zamanlar Luvilerin güzel kenti Apaşaş’ın yer aldığı tepeye varıncaya kadar… Verimli ovanın üstünde bulunan tepe güzel ve yeni bir şehir kurmak için uygundu, ama önce etraftaki yerli halkı bertaraf etmek gerekliydi. İyonlar tepenin yerli halkını kargılarıyla delik deşik ederken, Androklos’un kâhiniyle Luvilerin kör kâhini göz göze geldi. Anadolu’nun kör kâhini gözleriyle olmasa da yüreğiyle gördü ve tanıdı diğerini. Sonra da yavaşça ayağa kalktı ve kanlar içinde yere serilmiş halkıyla etrafı yağmalayan yabancıların arasında ağır adımlarla ilerlemeye başladı. Androklos’un önderliğindeki yağmacılar ise kör kâhini nedense fark etmediler. Az önce Androklos tarafından öldürülen, Luvi savaşçısı Uhhaziti’nin cansız bedeninin yanından geçen kör kâhin, kehanetini dinlemeyen Uhhaziti’yi gönül gözüyle gördü.
Luvilerin kör kâhini tepenin üstünden ölüme atlarken, Atinalı kâhinin gözlerinden akan birkaç damla yaş toprağa karıştı.
NOT: Efsanelere göre, Efes kenti bir yaban domuzunun yol gösterdiği Androklos tarafından kurulmuştur. Atina Kralı Kodros’un oğlu Androklos ile beraberindeki İyonların yerli halkı bölgeden kovduktan sonra Efes’in çekirdeğini oluşturdukları söylenir.
Efes Vakfı için Yazar Arkeolog Özlem Ertan tarafından kaleme alındı.