Efesliler
LOADING

Her taraf su altındaydı. Karadeniz’in kadın savaşçıları Amazonlar, yağmurun çamur deryasına dönüştürdüğü yollarda güneye doğru ilerliyordu. Üstlerinde hayvan derisiyle kaplanmış zırhları, ellerinde silahları vardı. Amazonlar yol aldıkça havanın da düzeldiğini görüp doğanın güçlerine, göğe, suya, havaya, dağlara ve nehirlere teşekkür ettiler.

Hayatı boyunca envaiçeşit savaşa katılmış, nice kuvvetli erkeği yere sermiş Amazon savaşçısı Smyrna, önlerinde açılan manzaraya hayranlıkla bakıyordu. Doğup büyüdüğü yemyeşil Karadeniz kıyılarını çok seviyordu sevmesine, ama Karadeniz’de hayatın zor olduğunu da biliyordu. Sert fırtınaların, şiddetli yağmurların eksik olmadığı, doğanın insana her zaman şefkat göstermediği bir yerdi Karadeniz. Oysa uzun ve meşakkatli bir yolculuğun sonunda ulaştıkları bu yeni ve güzel diyarda yaşamak kolaydı.

Eteklerinde dalgasız bir denizin uzandığı, çam ağaçlarıyla dolu bir tepenin üstüne geldiklerinde Amazon savaşçısı Smyrna’nın aklına o tepenin yakınlarında yeni bir kent kurma fikri geldi ve bu düşüncesini diğer Amazon kadınlarıyla da paylaşmaktan çekinmedi. Peki, doğanın ta kendisi olan Ana Tanrıça bu işe ne diyecekti? Amazonlar kendi aralarında bu konuyu tartışırken, yanlarına kadar gelen geyiği şaşkınlıkla fark ettiler. Ağır adımlarla yanlarından geçen geyik onlara bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Birkaç adımda bir durup Amazonlara bakıyordu. Belli ki geyik, savaşçı kadınlara “Beni takip edin,” demek istiyordu.

Amazonlar geyiğin peşine düşüp yemyeşil ve düz bir alana indiler. Geyik etraflarında dönüp durdu ve sonunda bir yerde durup ayaklarını toprağa vurdu. Belli ki bu geyik Ana Tanrıçanın habercisiydi, belki de ta kendisiydi ve Amazonların yeni kentlerini tam da oraya kurmasını istiyordu.

Amazonlar, geyiği saygıyla selamlayıp hemen tanrıçanın tapınağını inşa etmeye giriştiler. Kentlerini de tanrıçaya adadıkları kutsal alanın etrafında kurmaya karar verdiler. Geyik, tapınak bitene kadar Amazonların yanından hiç ayrılmadı. Amazonlar ahşaptan yaptıkları dikdörtgen biçimli tapınağın girişine iki ahşap sütun dikerken oradaydı. İnşaat bitip de tapınağın içine tanrıçanın küçük bir heykeli konduğunda da geyik Amazonların yanı başındaydı. Ne zaman ki her şey bitti. Geyik de gülümseyerek tapınaktan ayrılıp ormana gitti.

Amazonların tapınak kurduğu yer daha sonra sırasıyla Ephesos, Ephesus ve Efes diye anılacaktı. Doğanın ta kendisi olan, hayvanların, bitkilerin ve kentlerin koruyucu Ana Tanrıçasının adı da Artemis olacaktı. Amazonlara Efes’i gösteren geyik ise o günden sonra Artemis’in kutsal hayvanı ve sembolü olarak anılacaktı. Aslında Ana Tanrıça ezelden beri vardı. Çünkü o topraktı, ormandı, tüm doğaydı. Sadece adı değişti, kendisi hep aynı kaldı. Bazıları Kybele dedi ona, bazıları Artemis ya da Hekate, kimileri de Demeter…

Anadolu’nun güçlü kadınları Amazonlar, Batı Anadolu’da tanrıçanın adına başka kentler de kurdular. Amazon savaşçısı Smyrna’nın önerisiyle kurulan şehirlerden birine onun adını koydular. Smyrna… Güzel Smyrna. Daha sonra İzmir diye anılmaya başlanacak olan Smyrna… Aradan kaç bin yıl geçti, ama Amazon efsaneleri bu toprakları terk etmedi. Amazonlar da tıpkı Artemis gibi efsanelerde, söylencelerde, Antik yazarların kitaplarında ve insanlığın ortak hafızasında yaşamaya devam etti.

NOT: Antik coğrafyacı Strabon, ‘Geographika’ adlı eserinde Ephesos (Efes) kentini Smyrna adında bir Amazon’un kurduğunu yazmıştır. Strabon’a göre, Smyrna yani İzmir de aynı kişi tarafundan kurulmuş ve adını ondan almıştır.

Efes Vakfı için Yazar Arkeolog Özlem Ertan tarafından kaleme alındı.